Güvercinin bu denli önemle benimsenmesinden dolayı onlara bir çok binada kuş evleri yapılmıştır. Anadolu’daki ilk örnekleri 16. yüzyıldan başlayarak İstanbul, Edirne, Amasya, Konya, Kayseri ve Niğde’deki camilerde, köprülerde, kütüphanelerde ve sivil mimarlık yapılarında görülebilir. Genellikle kursaklarına doldurdukları tahıl tanelerini sindirebilmek için sık sık su içme gereksinimi duyduklarından “su pınarlarının koruyucu kuşu” olarak da anılan güvercinin Anadolu insanı için çok farklı bir yeri daha vardır. Bu önem güvercin gübresinin Anadolu insanı tarafından kullanılmasıdır. Özellikle Kapadokya Bölgesinde görülen binlerce güvercinlik işte bu amaca hizmet eder. Kapadokya Bölgesinde yer alan güvercinlikler genel olarak 19. ve 20.yy’a ait olmasına karşın ender olarak 18. yy’da yapılmış örneklere de rastlama olanağı vardır. Kapadokya’daki güvercinliklerin en küçükleri bile yüzden fazla kuşu barındırabilecek kapasitede ve yedi-sekiz katlı olabilmektedir. Bölgedeki bir başka tip güvercinlik de Bizans Döneminde kilise ve manastır olarak kullanılmış yapıların giriş ve pencere boşluklarının kapatılması ile luşturulanlardır. Bunlar sayesinde kiliselerin duvar resimleri sağlam kalabilmiştir. Çünkü güvercinliklere yılda sadece bir kez güvercin gübresi almak için girilmekte ve daha sonra tekrar bu boşluklar kapatılmaktadır. Güvercinliklerin dış yüzeyleri güvercinlerin yuvaları daha rahat fark edebilmeleri için beyaz renge boyanmıştır.
Bezemeler ise yöre halkının zevkidir. Genellikle geometrik bezekler görülmekle birlikte, hayat ağacı ya da çeşitli hayvanların betimlemeleri de yapılmıştır. Osmanlı döneminde evliliklerde çeyiz olarak verilebilen, halk arasında alınıp satılabilen güvercinler günümüzde de yaygın bir gelenek olan “güvercincilik” adıyla yapılmaktadır. Güvercincilik bir merakla başlar ama sonra aşırı tutkuya dönüşür, bir alışkanlık halini alır.
Güvercinler bir çok sanat dalında da sanatçılara esin kaynağı olmuşlar. Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaygın olarak görülen çini sanatında bir çok güvercin tasviri görülmektedir. Aynı şekilde yine Osmanlı Döneminde cam biblo güvercinler dikkat çekici nitelikler taşırlar.
Kuşadası’nda düzenlenen “Altın Güvercin Müzik Yarışması” bazı kuruluşların güvercini amblem olarak seçmesi (Beyaz Güvercin) ve daha bu konuda verilebilecek pek çok örnek güvercinin günümüz Türkiye’sinde eskiden olduğu gibi önemsendiğinin bir göstergesidir. Sanırım kendi kültürümüzde bu kadar önemli yere sahip olan bu kuşlara artık farklı bir gözle bakabiliriz. Ne dersiniz?